Denizel Ekosistemler (= Marine ecosystems) ve Önemi

Ekosistem; yaşamları ve varlıkları birbirine bağlı veya birbirini destekleyen canlıların oluşturduğu bir düzendir. Sular ve çevresinde sulara ve suda yaşama bağlı olarak oluşmuş ekosistemlere sucul ekosistem denir.

Denizel ekosistemler sucul ekosistemleri arasında en büyüğüdür. Okyanusları, tuzlusu bataklıkları ve gelgit alanlarını, haliçler ve lagünleri, mangrov ormanları ve mercan resiflerini, denizlerin derinliklerini ve deniz tabanını kapsar.
Denizel ekosistemler daha düşük tuz içeriğine sahip tatlı su ekosistemlerinden oldukça farlıdır. Deniz suları Dünya yüzeyinin üçte ikisini kaplar. Bu alanlarda bitki yaşamının hayvan yaşamını veya tam tersine hayvan yaşamının bitkilerin yaşamını besin zinciriyle desteklediği bir düzen olduğu için ekosistem olarak kabul edilirler.

Deniz ekosistemleri, hem deniz hem de karasal çevrenin genel sağlığı için çok önemlidir. WRC (World Resource Center) e göre kıyısal yaşam alanları tek başına bütün denizel biyolojik üretimin yaklaşık 1/3 ünden sorumludur ve acısu ekosistemleri (yani; tuzlusu bataklıkları, deniz çayırları, mangrov ormanları) yer yüzünün en verimli bölgelerinden biridir. Ayrıca, mercan resifleri gibi diğer deniz ekosistemleri dünyada deniz biyoçeşitliliğine en yüksek düzeyde gıda ve barınak sağlar.

Deniz ekosistemlerinin genellikle büyük bir biyo çeşitliliğe sahip olduğu ve istilacı türlere karşı iyi bir direnç gösterdiği düşünülmektedir (her yeni gelecek canlının bir tüketicisi mevcuttur ya da gelişir) . Ancak, çalışmalarda ortaya çıkan sonuçlar her zaman önde gelen araştırmacılar tarafından bir istilanın başarısını belirlemekten sorumlu mekanizmalar hakkında ortaya koydukları bu teoriye uygun olmadığını göstermektedir (mesela Akdenizdeki balon balığı ve diğer lesepsiyen balık türleri ve zehirli yosun istilası).


KARADENİZ

Güneydoğu Avrupa ile Anadolu yarımadası arasında yeralan kuzeyinde Ukrayna, kuzeydoğusunda Rusya, doğuda Abhazya ve Gürcistan; güneyde Türkiye ve batıda Romanya ve Bulgaristanla çevrili, Atlantik Okyanusu'na Akdeniz, Ege Denizi ve Marmara Denizi aracılığıyla bağlanan bir iç denizdir. İstanbul boğazı vasıtasıyla Marmara, Kerç boğazı Azak Denizi'ne bağlanmaktadır.

Karadeniz, 8 bin 350 kilometre kıyı şeridine sahip, 461.000 km² alan kaplayan (Azak Denizi dahil, Marmara Denizi hariç), en geniş yeri doğudan batıya 1.175 km, en derin noktası 2.210 m olan, Marmara Denizi vasıtasıyla Ege Denizi’ne bağlanan, batıdan doğuya böbrek formunda bir denizdir.

Tuzluluk oranı %1,8 dolayındadır. M.Ö. 6'ıncı binyıla dek bir tatlı su gölü olan Karadeniz, bu tarihten sonra tuzlu bir denize dönüşmüştür.

Avrupadan beş büyük ırmak Karadeniz'e dökülür:
Dinyeper, Dinyester, Don Irmağı, Kuban Irmağı, bütün doğu ve orta Avrupa’yı kapsayan Tuna.
Tuna tek başına her yıl 203 kilometre küp tatlı suyu Karadeniz’e taşır. Bu miktar Kuzey Denizi’ne akan bütün tatlı sulardan fazladır.
Türkiye'den ise belli başlı dört ırmak Karadeniz'de sonlanır: Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çoruh.

Bu denize dökülen Avrupa ve Asya akarsularıyla birlikte Karadeniz havzasının alanı denizin kendisinden 5 kat daha geniştir ve yaklaşık 2.2 milyon km2'dir. Karadeniz ve Çevre tuzluluk oranı oldukça fazladır.

Karadeniz'in flora ve faunası evsel ve endüstriyel kirlenme nedeniyle her geçen gün fakirleşmektedir.


KARADENİZ ve KIYILARINDAKİ ÖZEL EKOSİSTEMLER


Dünyadaki her denizin kıyılarında delta, bataklık ve benzeri ekosistemler bulunur. Fakat Karadeniz kıyılarındaki deltalar, delta gölleri, subasan ormanlar (longoz) çok daha özel biyolojik çeşitlilik ve çevresel düzen bakımından önemli alanlardır.
Yine Karadeniz derin sulardaki H2S gazına rağmen, giderek yok olan deniz dibi midye bankları ve sığ sırtlar ve derin kuyulardan oluşan bangoz sistemiyle özel bir öneme sahiptir.
Kıyılardaki sulak alanlar Avrupa ve Sibiryadan Afrikaya olan kuş göç yollarının üzerindedir. Bu nedenle önemli kuş yaşam alanlarıdır. Fakat tarımsal kullanım amacıyla bataklıklar ve göllerin kurutulması ve yine tarımda kullanılan gübre ve ilaçlar nedeniyle göçmen ve yerli kuş populasyonları da büyük yara almıştır.


H2S (HİDROJEN SÜLFÜR = KÜKÜRTLÜ HİDROJEN)

Irmaklardan gelen organik madde miktarı deniz suyundaki bakterilerin normalde ayrışabileceğinden daha fazla olduğundan, bakteriler deniz suyunda normalde bulunan çözünmüş oksijen yerine deniz suyunun bir bileşeni olan sülfür iyonlarından oksijeni temin ederler. Bu işlemin sonucunda ortaya son derece zehirli hidrojen sülfür (H2S) gazı çıkar ve 200 metrenin altında yaşamı engeller.

Karadeniz dünyanın en büyük hidrojen sülfür rezervidir. 150-200 metre arasında değişen derinliklerin altında yaşam yoktur. Suda oksijen bulunmaz ve H2S yüklüdür. Hidrojen Sülfür bulunduğu yerdeki tüm eko sistemi öldürür, sahil balıkçılığını yok eder ve eğer yüzeye çıkarsa gemilerin altını yarattığı kimyasal bileşimle siyah renge boyar.

Özellikle Tuna Nehri tüm Orta ve Doğu Avrupa ile Balkanlar'ın endüstri ve evsel atık sularının boşaltıldığı bir yüzeysel su olup, doğal yaşam için ölümcül miktarda organik ve inorganik maddeyi Karadeniz'e getirmekte kirlilik oradan Boğazlar yoluyla da Marmara Denizi'ne taşınmaktadır.

İSTİLACILAR VE MİSAFİRLER
1980'lerin ortasında bir geminin balast suyu ile Karadeniz'e gelen ve orijini Doğu Amerika kıyıları olan Mnemiopsis leiydi (Taraklı deniz anası) adlı canlı türünün doğal düşmanı olmadığı için Karadeniz'i istila etmiş, balık larvalarının temel besinleri olan zooplanktonları ve bizzat balık larvalarını yiyerek balık sayısında önemli oranda düşme yaşanmasına sebep olmuştur.
Daha sonra gelen başka bir taraklı medüz (Beroe ovata) bir önceki taraklı medüzü baskı altına alarak hamsi ve çaça balığının yok oluşunu önlemiştir.

DOĞAL YAŞAM

Tür çeşitliliği açısından zengin olmayan Karadenizde üç tür yunus (tırtak (Delphinus delphis), mutur (Phocoena phocoena) ve afalina (Tursiops truncatus)) ve su samuru (Lutra lutra) yanında günümüzde yok olduğu düşünülen Akdeniz Foku (Monachus monachus) olmak üzere 5 tür memeli yaşar.

Günümüzde palamut ve lüferle sınırlı kalan Akdeniz göçmeni balıklar arasında 40 yıl önce orkinoz, kılıç, uskumru, kolyoz gibi türleri de saymak mümkündü.
Ekolojik sorunlar yüzünden günümüzde Karadeniz kökenli mersin balıkları, uskumru, orkinoz, kılıç balığı kaybolmuş, kalkan, çivisiz kalkan, pisi, kırlangıç, bakalyaro, minekop, yerli kefaller (altınbaş ve has kefal), mahmuzlu camgöz, palamut ve lüfer miktarı azalmış hamsi, çaça ve istavrit ise soyunu korumuştur.
Dünyanın en lezzetli ve kıymetli hamsisi olan Karadeniz hamsinin ortalama boy ve ağırlığı azalmış ve stok dengesi bozulmuştur. İstavrit balığı stoğu ise daha dengesiz hale gelmiştir.

Önümüzdeki kısa dönem içerisinde balık stoklarının korunması yönünde önlem alınmaz ise Karadeniz çoğu zehirli plankton ile deniz anası gibi balık dışı organizmalardan ve sudan oluşan kirli bir çorbaya dönecektir.
Bunun önlenmesi için çevre kirliliği yanında özellikle düzensiz balık avcılığı konusunda mutlak önlemler alınması gerekir.

Vikipedideki ilgili sayfadan değiştirilip geliştirilerek hazırlanmıştır.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Blogunuzdaki bilgilerden çok faydalandık,her şey için teşekkür ederizDell servisleribaşarılarınızın devamını dileriz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ay ve Balıkçılık

Lüfer Balığı (Çinekop, Sarıkanat, Kofana) Avlama Yöntemleri

Kumsal Kıyılarda Balık Avlamada Kullanılabilecek Farklı Bir Yöntem