Balıklarda Büyüme, Yaşama ve Ölüm
Burada balıkların büymesi anlatılarak avlanma yaşı ve boyu konusu ile erken yada geç avlamanın balıklar yada balıklardan elde edilecek verim üzerindeki etkisi anlatılacaktır.
Çoğu balıklar yumurtlayarak ürer. (Farklı üreme şekilleri de vardır, sırası geldiğinde ayrı bir konu olarak sunulabilir) Yani dişi balık suya, kazdığı yuvaya veya taş, bitki gibi yapılar üzerine yumurtasını bıraktıktan sonra erkek balık gelerek bunların üzerine spermleri serpiştirerek döllenmelerini sağlar.
Yumurtalar gelişip açılır. Çıkan yavruların çoğu pelajik (serbest yüzer) konumda suyla oradan oraya taşınır.
Beslenme durumu ve türü özelliklerine göre balık büyümeye başlar. Büyüme ilk zamanlarda çok hızlıdır. Bir kaç ayda balığın ağırlığı 10 ila 100 kat arasında artar. Fakat yumutadan çıkmış kıl kadar balığın ağırlığının 15 günde 100 kat artması demek onun 1-2 mg dan sadece 0.1 grama çıkması anamına geldiğine dikkat ediniz.
Balıklarda diğer canlılarda olduğu gibi hem boyca hem de ağırlıkça büyüme şeklinde olur.
Boyca büyüme ilk yaşlarda hızlıdır. Sonraki yaşlarda yavaşlar ve belirli bir yaştan sonra tamamen durur.
Balığın yaşına göre boyunun artışını bir grafikle gösterirsek aşağıdaki gibi yan yatmış "J" harfi biçiminde bir eğri elde ederiz.
Bu grafikte aşağdaki yatay eksen yaşları, sol taraftaki dikey eksen balık boyunu göstermektedir. Görüldüğü gibi 5. yaşta balık 1.75 metre boya ulaşmış, ama sonraki 5 yaş boyunca sadece 30 cm büyüyerek 10. yaşta 2.3 metre olmuştur. 20 . yaştan itibaren balığın büyümesi iyice azalarak neredeyse durmuştur.
Ağırlıkça büyüme boyca büyümeden biraz farklı bir yol izler.
Balıkların ilk yaşlardaki ağırlık artışı boy artışının aksine biraz yavaştır. Daha sonra ağırlık artışı iyice hızlanır ve balık yaşlandıkta sonra tekrar yavaşlar. Böylece "S" harfi gibi bir yol izler.
Aşağıdaki grafikte balığın yaşına göre boyu ile ağırlığının nasıl arttığı görülmektedir.
Aşağıda kalan yatık J harfi görünümlü çizgi boyca büyümeyi, yukarıya doğru uzanan S görünümlü çizgi ise ağırlıkça büyümeyi göstermektedir.
Büyüme sürecinin yanında ölüm oranları da dikkate alındığında; balık populayonlarında (nüfus yapılarında) bol sayıda yumurta bırakmaya bağlı olarak ilk yaşlarda çok sayıda birey varken, balıklar büyüdükçe gerçekleşen ölümler nedeniyle daha yaşlı bireyler daha az sayıdadır.
Örneğin bir hamsi 50 bin adet yumurta bırakır. Genellikle döllenme ve yumurta açılım oranı %30 civarında olup yumurtadan çıkabilen larva sayısı 15 bin adedi bile bulmaz. Larvaların avcılara karşı oldukça savunmasız olmalarına ilave olarak passif beslenmeleri, suyun sıcaklık ve benzeri fiziko kiyasal özelliklerine aşırı bağlı olmaları nedeniyle ilerleyen günlerde yüksek oranda ölüm olayı görülür. Kendi istemiyle yüzebilen ve yem arayabilen boya (1-2 cm) gelebilen sardalya sayısı ancak 500-1000 adet olabilir.
Bu şekilde balık büyüdükçe stoktaki miktarı giderek azalır. Av araçlarına yakalanabilecek (bunun yasal boy ile alakası yoktur) boya gelen balıklara yeni nesil denir ve bu stoğa katılım büyüklüğüne erişmiş balıkları ifade eder.
Bir av aracıyla avlanan balıkları boylarına göre sıralarsak;
Belli boydan küçük bireylerin hiç avlanmadığı ve avlamanın belirli bir boyda başladığı görülür. Bu küçük boydaki bireylerin sayısının azdır. Balık boyu büyüdükçe yakalanan balık sayısının artar. Bu artış belirli bir boya kadar sürer. Aşağı yukarı avlanan balıkların ortalama boyuna yakın bir boy sınıfında balık sayısı en üst seviyeye çıkar. Bu zirve noktası aslında avlanan populasyona gerçek katılım byudur. Bu boydan sonra balık sayısı tekrar azalmaya başlar ve belirli boydan büyük balığa hiç rastlanmaz.
Av aracından elde edilen av kompozisyonunda küçük balıklar az sayıda olmasına rağmen aslında denizdeki gerçek durum başkadır. Denizde yada göl veya nehirde en küçük balık boyundan en çok balık bulunur. Balık boyu büyüdükçe balık sayısı da azalır.
BU DURUM BALIKLARIN ÜREME YETENEKLERİ DE GÖZ ÖNÜNE ALINDIĞINDA İLGİNÇ BİR KONUYU ORTAYA SERMEKTEDİR.
Sanıldığının aksine küçük balıkların avlanmasından kaçınmak yerine üreme yeteneği olan anaçları geri salıvermek balık neslinin geleceği açısından çok daha uygundur.
Küçük balıkların avlanmasının önlenmesi balık nüfusunun (populasyonunun) devamlılığından daha fazla avcılığın karlılığı ve ticari bakış açısından gereklidir.
PEKİ NEDEN?
Yukarıda uzun uzun anlatıldı, erişkin bir dişi her yıl dünyaya çok sayıda balık getirir. Küçük balıkların hemen hemen tamamı (mesela 13 cm altındaki kraçalar, saat kapağı kadar ısparozlar, mercanlar, ince hamsi ve barbunlar) bir yaşından küçüktür. Yani en fazla 12 aylıktırlar.
Erginlik yaşı ise türden türe 1 ile 16 yıl arasında değişmekle beraber ortalama 3 yıl civarındadır.
Çok sayıdaki küçük bireyi avlasak bile; (etkinliği az amatör yada ticari yöntemlerle) ağ gözünden kaçarak, kancayı yutamayarak vs. nedenlerle kat kat fazlası denizde kalacaktır.
Bir anaç balığın ise bunlardan kurtulabilmesi için hayat tecrübesiden başka artısı yoktur.
Ve çoğu küçük balıklar erginleşinceye kadar doğal nedenlerle zaten ölecek veya bir şekilde avlanacak, ama üreme yeteneğine erişmediği için ortamdaki besinlere ortak olmaktan başka populasyona bir katkısı olmayacaktır.
Oysa anaç o üç yıl boyunca onladan binlercesini üretecek ve yok olan küçüklerin yerine çok sayıda yenilerini dünyaya getirebilecektir.
Çoğu balıklar yumurtlayarak ürer. (Farklı üreme şekilleri de vardır, sırası geldiğinde ayrı bir konu olarak sunulabilir) Yani dişi balık suya, kazdığı yuvaya veya taş, bitki gibi yapılar üzerine yumurtasını bıraktıktan sonra erkek balık gelerek bunların üzerine spermleri serpiştirerek döllenmelerini sağlar.
Yumurtalar gelişip açılır. Çıkan yavruların çoğu pelajik (serbest yüzer) konumda suyla oradan oraya taşınır.
Beslenme durumu ve türü özelliklerine göre balık büyümeye başlar. Büyüme ilk zamanlarda çok hızlıdır. Bir kaç ayda balığın ağırlığı 10 ila 100 kat arasında artar. Fakat yumutadan çıkmış kıl kadar balığın ağırlığının 15 günde 100 kat artması demek onun 1-2 mg dan sadece 0.1 grama çıkması anamına geldiğine dikkat ediniz.
Balıklarda diğer canlılarda olduğu gibi hem boyca hem de ağırlıkça büyüme şeklinde olur.
Boyca büyüme ilk yaşlarda hızlıdır. Sonraki yaşlarda yavaşlar ve belirli bir yaştan sonra tamamen durur.
Balığın yaşına göre boyunun artışını bir grafikle gösterirsek aşağıdaki gibi yan yatmış "J" harfi biçiminde bir eğri elde ederiz.
Bu grafikte aşağdaki yatay eksen yaşları, sol taraftaki dikey eksen balık boyunu göstermektedir. Görüldüğü gibi 5. yaşta balık 1.75 metre boya ulaşmış, ama sonraki 5 yaş boyunca sadece 30 cm büyüyerek 10. yaşta 2.3 metre olmuştur. 20 . yaştan itibaren balığın büyümesi iyice azalarak neredeyse durmuştur.
Ağırlıkça büyüme boyca büyümeden biraz farklı bir yol izler.
Balıkların ilk yaşlardaki ağırlık artışı boy artışının aksine biraz yavaştır. Daha sonra ağırlık artışı iyice hızlanır ve balık yaşlandıkta sonra tekrar yavaşlar. Böylece "S" harfi gibi bir yol izler.
Aşağıdaki grafikte balığın yaşına göre boyu ile ağırlığının nasıl arttığı görülmektedir.
Aşağıda kalan yatık J harfi görünümlü çizgi boyca büyümeyi, yukarıya doğru uzanan S görünümlü çizgi ise ağırlıkça büyümeyi göstermektedir.
Büyüme sürecinin yanında ölüm oranları da dikkate alındığında; balık populayonlarında (nüfus yapılarında) bol sayıda yumurta bırakmaya bağlı olarak ilk yaşlarda çok sayıda birey varken, balıklar büyüdükçe gerçekleşen ölümler nedeniyle daha yaşlı bireyler daha az sayıdadır.
Örneğin bir hamsi 50 bin adet yumurta bırakır. Genellikle döllenme ve yumurta açılım oranı %30 civarında olup yumurtadan çıkabilen larva sayısı 15 bin adedi bile bulmaz. Larvaların avcılara karşı oldukça savunmasız olmalarına ilave olarak passif beslenmeleri, suyun sıcaklık ve benzeri fiziko kiyasal özelliklerine aşırı bağlı olmaları nedeniyle ilerleyen günlerde yüksek oranda ölüm olayı görülür. Kendi istemiyle yüzebilen ve yem arayabilen boya (1-2 cm) gelebilen sardalya sayısı ancak 500-1000 adet olabilir.
Bu şekilde balık büyüdükçe stoktaki miktarı giderek azalır. Av araçlarına yakalanabilecek (bunun yasal boy ile alakası yoktur) boya gelen balıklara yeni nesil denir ve bu stoğa katılım büyüklüğüne erişmiş balıkları ifade eder.
Bir av aracıyla avlanan balıkları boylarına göre sıralarsak;
Belli boydan küçük bireylerin hiç avlanmadığı ve avlamanın belirli bir boyda başladığı görülür. Bu küçük boydaki bireylerin sayısının azdır. Balık boyu büyüdükçe yakalanan balık sayısının artar. Bu artış belirli bir boya kadar sürer. Aşağı yukarı avlanan balıkların ortalama boyuna yakın bir boy sınıfında balık sayısı en üst seviyeye çıkar. Bu zirve noktası aslında avlanan populasyona gerçek katılım byudur. Bu boydan sonra balık sayısı tekrar azalmaya başlar ve belirli boydan büyük balığa hiç rastlanmaz.
Av aracından elde edilen av kompozisyonunda küçük balıklar az sayıda olmasına rağmen aslında denizdeki gerçek durum başkadır. Denizde yada göl veya nehirde en küçük balık boyundan en çok balık bulunur. Balık boyu büyüdükçe balık sayısı da azalır.
BU DURUM BALIKLARIN ÜREME YETENEKLERİ DE GÖZ ÖNÜNE ALINDIĞINDA İLGİNÇ BİR KONUYU ORTAYA SERMEKTEDİR.
Sanıldığının aksine küçük balıkların avlanmasından kaçınmak yerine üreme yeteneği olan anaçları geri salıvermek balık neslinin geleceği açısından çok daha uygundur.
Küçük balıkların avlanmasının önlenmesi balık nüfusunun (populasyonunun) devamlılığından daha fazla avcılığın karlılığı ve ticari bakış açısından gereklidir.
PEKİ NEDEN?
Yukarıda uzun uzun anlatıldı, erişkin bir dişi her yıl dünyaya çok sayıda balık getirir. Küçük balıkların hemen hemen tamamı (mesela 13 cm altındaki kraçalar, saat kapağı kadar ısparozlar, mercanlar, ince hamsi ve barbunlar) bir yaşından küçüktür. Yani en fazla 12 aylıktırlar.
Erginlik yaşı ise türden türe 1 ile 16 yıl arasında değişmekle beraber ortalama 3 yıl civarındadır.
Çok sayıdaki küçük bireyi avlasak bile; (etkinliği az amatör yada ticari yöntemlerle) ağ gözünden kaçarak, kancayı yutamayarak vs. nedenlerle kat kat fazlası denizde kalacaktır.
Bir anaç balığın ise bunlardan kurtulabilmesi için hayat tecrübesiden başka artısı yoktur.
Ve çoğu küçük balıklar erginleşinceye kadar doğal nedenlerle zaten ölecek veya bir şekilde avlanacak, ama üreme yeteneğine erişmediği için ortamdaki besinlere ortak olmaktan başka populasyona bir katkısı olmayacaktır.
Oysa anaç o üç yıl boyunca onladan binlercesini üretecek ve yok olan küçüklerin yerine çok sayıda yenilerini dünyaya getirebilecektir.
Yorumlar